Sezonu değerlendiren ve geleceğe dair planlarını anlatan İlhan Parlak, “Kayserispor’da başkanlık yapmak istiyorum” diyerek Sarı-Kırmızılı renklere olan sevdasını da bir kez daha ortaya koydu. Memduh Borazan’ın tüm sorularına içtenlikle cevap veren İlhan Parlak’ı bu röportaj ile yeniden tanıyacak, daha iyi anlayacaksınız.
İlk keşfedilişin nasıl oldu...
Yerköyspor’da o zaman lisansım vardı ve çok küçüktüm. Daha sonra futbolcu olmak için Kayseri’ye geldim. Yahyalı’dan Kayseri’ye gelebilmek için Coğrafya Öğretmenim Erhan Çevik ve Beden Eğitim Öğretmenim Nurullah Konar benim ufkumu genişletti. Futbolcu olmak istiyorsan Kayseri’ye gitmem gerektiğini, orada önümüm daha açık olduğunu söylediler. Bunu da anca Anadolu Lisesi sınavları var önümde onu kazanırsam gerçekleştirebilecektim. Tabi derslerimde iyiydi bu arada. Sami Yangın Anadolu Lisesi’ni kazandım ve okulda teneffüslerde arkadaşlarımla futbol oynuyorduk. Mehmet Can ve Candan diye iki tane arkadaşım var Mehmet Can o zamanlarda Ağırnas Şimşekspor’da oynuyordu işte bana gel birlikte oynayalım dedi. Candan ise Kayserispor olur veya Kayseri Erciyesspor olur diyordu. Yaşı büyük işte Kayserispor’a veya Erciyesspor’a almazlar keşke gitse felan dediler. Candan’ın babası Gürcan Gürsoy aradı Kayserispor’u yaşı büyük dediler. Erciyesspor olur mu olur dediler. Erciyespor aradı o dönem alt yapı hocası Özcan Senem. Daha sonra arkadaşımla Erciyesspor tesislerinde gittik. Orada halı sahada maç yaparken röveşata ile kafa ile gol attım. 15 dakikada 4 tane gol attım. Ertuğrul Seçme ve Özcan Senem hoca yanlarına çağırdılar beni konuştuk ardından bana tamam biz senin lisansı alacağız. Daha son böylelikle Kayserispor’da lise 1. Sınıftayken futbol hayatım başlamış oldu.
İlk profesyonel imza attığın an neler hissettin?.
İlk geldiğim sene PAF takımda oynamaya başladım ve goller atmaya başladım. O ara bölge karmaları da gittim ve orada da goller attım, ardından beni genç milli takıma çağırdılar. Kayserispor’a geldikten sonra 1 sene sonra genç milli takıma davet edildim. Tabi oraya giderken hiç unutmam Ertuğrul Seçme hoca o dönem ki başkan Ahmet Demircioğlu’na başkanım bu çocuk oraya giderse amatör olarak geri döndüğümüzde bu çocuğu elimizden kaparlar dedi. Daha o zaman 18 yaşına da girmemişim. Hemen apar topar Yahyalı’dan annemi ve babamı aradılar ve onlar geldi. Genç milli takıma gitmeden ilk profesyonel sözleşme imzalamış oldum.
Kayserispor’dan Fenerbahçe’ye transferin nasıl oldu ve neler hissettin?...
Transferim çok anı gerçekleşti normalde o sezon böyle bir şey beklemiyordum. Genç milli takımda Avrupa Şampiyonasında gol kralı oldum. Elit Liglerde gol kralı oldum. Avrupa’da çoğu kulüp takip ediyordu beni. Real Madrid, Sevilla ve Tottenham gibi takımlarla ismin anılıyordu. Hakikaten o zamanlar ciddi teklifler ve ilgiler vardı. Menajerim Batur Altıparmak ile bunları görüşüyorduk ama Kayserispor’da sözleşmem devam ediyordu. Henüz bu arada daha 20 yaşındayım bunlar olurken. Daha sonra oynamam lazım, kendimi geliştirmem lazım bunları da biliyordum. Ertuğrul Sağlam Beşiktaş’a gittikten sonra Tolunay Kafkas hoca gelmişti o dönem forvet olarak Gökhan Ünal, Leo Iglesias ve o ara Cangele gelmişti. Böyle olunca fazla forma şansı bulamayabilirdim. O ara işte sözleşme uzatmak istediler. O süreç biraz karışıklık oldu. Avrupa’dan isteyenler var menajerim gelip şartlar olmuyor, uymuyor isteyenler var gidelim dedi. Bende bu süreçte tabi kendimi değersiz gibi hissettim. Fazla bir değer verilmiyormuş düşüncesine girdim. 1 milyon Euro’ya serbest kalır maddesi vardı. Yurt dışına giderse %25 pay alır maddesi vardı. Hatta o zaman Kemal Okyay ile aynı durumdaydık. Kemal o zaman gelmemişti. Kendi gelişimim adına Fenerbahçe benim için iyi olacağını düşünerek hatta kendimi değerli olduğumu hissettiğim için Fenerbahçe’yi seçtim.
Keşke dediğin anlar oldu mu?..
Tabi her futbolcunun olmuştu. O zamanlar bunları tam olarak idrak edemiyorsunuz. Şimdi gelişim acısından baktığınız aman oraları gidince nelerin olacağını kestiremiyorsunuz. O dönemler ve o zamanlar dünyanın en iyi golcüsü arasında Messi ile Benzama ile ismim anılıyordu. Buradan bana göre Türk futbolun en büyük eksikliklerinden biri tanesi ortaya çıkıyor. Genç oyuncu gelişimini sağlaması. Benim gece hayatım yok, alkolüm yok, çapkınlığım yok profesyonelce yaşayan bir insanım ama bu yetmiyor mental açıdan hazır olmak lazım. Sadece oyuncuyu fiziksel anlamda, hem psikolojik anlamda, mental anlamda her anlamda büyük takıma giden oyuncuyu hazırlamanız lazım. Çünkü büyük takımlar bambaşka bir dünya. Bu oyuncuların gelişimini sağlamanız lazım. 20 yaşındasınız bazı şeylerin farkında da değilsiniz. Ben Yahyalı’dan çıkıp Kayseri’ye futbolla ilgili profesyonel anlamda bir şey de bilmiyorsunuz. Etrafımızda da böyle bir şey yok. Şans eseri tutunan oluyorsa oluyor, yoksa yok. Türk futbolun en önemli gelecek vaat eden gelişimine hem fiziksel hem de mental olarak destek olmaları gerekiyor. Sadece futbolcuyu kendisine bırakmamak gerekiyor. Kulüplerin kesinlikle kendi bünyesinde yapması gerekiyor. Böyle bir başkana sahip oldukları için aslında çok şanslılar. Gençlere önem veren, her şeyleri ile ilgilenen hakikatken Berna Başkan bu konuda futbolsever olarak veya futbolcu olarak çok takdir ediyorum. Çoğu kulüpte bu ilgili, bu değeri göremezler. Hem kulübün hem başkanın hem de bizlerin kıymetini bilmeleri lazım. Bizler elimizden geleni fazlası ile yapıyoruz.
2005-2006 sezonunda Sivasspor’a 7.saniye attığın golü hatırlıyor musun?..
O dönem Ertuğrul hoca beni oynatıyordu ama çok gol kaçırıyordum. Bir türlü gol atamıyordum. Sivasspor maçında tam santrayı yaptık, Ergün Teber topu Ragıp Başdağ’a verdi. Ragıp abi defans arkasına attı o arada Mehmet Topuz tam yandan koşuyor tam topa vuracak gibi top benim önümde bırak dedim ve kalecinin üzerinden aşırtırdım. Benim de kariyerimin ilk golüydü. O duyguyu ve o anı hiç unutamıyorum.
Bu sezonu nasıl değerlendirirsin. Neyi doğru, neyi yanlış yaptınız?.
Acısıyla tatlısıyla bir sezonu tamamladık. Futbol kariyerimin in en stresli, en yorucu, en yoğun, en özel ve duygusal senelerinden birini yaşadım. Gerçekten her takım, her oyuncunun olduğu gibi çok zor bir sezon oldu. Ben sezon başı Ankaragücü’nden geldiğimde ilk haftalar oynatmıştı. Gerçekten ortam olarak çok güzel. İmkânlar olarak Türkiye’nin sayılı kulüplerinden bir tanesi. Maddi anlamda her ay ödemelerin yapıldığı nadir kulüplerden bir tanesidir. Benim burada gördüğüm şeyler bazı rahatlıklar var. Özellikle oyuncu grubunda. İlk geldiğimde tabi bunları değiştirmek olmuyor ama yavaş yavaş bunları düzeltme adına her şeyi yaptım. Burada isimler, şahıslar gelip geçicidir. İlhan Parlak’ta gelip geçicidir. Önemli olan kulübün ve Kayserispor’un menfaatidir. Benim için bulduğum süreç içerisinde o. Eğer kulübün menfaati dışında insanlar kendi şahsı menfalarını daha ön plana alırsa ben bu şeylerse hassasım. Bu konularda taviz verilmesi taraftarı değilim. Biz futbolcu grubu olarak antrenmanlarda en iyisini yapmaya özen göstermemiz lazım. Maçlarda ise hocamızın bizden istediklerini sahaya yansıtmamız lazım. Hocanın görevi oyuncuyu hazırlamak, oyuncunun görevi de sahada o planı sistemi sahaya uygulamaktır. Bu konudan Yalçın hocayı takdir ettim. Belki taktik anlamda, oyuncunun saha içerisinde ne yapması gerektiğini anlamında çalıştığım en iyi hocalardan birisi. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü saha içerisinde oyun dizilimi anlamında, rakibin eksikleri anlamında, bunları gerçekten bize gösterip ne yapmamız gerektiğini anlattı. Son 5 maçta oynadığımız oyunla herkes keyif aldı. Bizler saha içerisinde bu keyfi yaşadık. Oyuncu grubu olarak 6 tane hoca ile çalıştık. Her hocanın farklı bir sistemi oluyor. Oyuncu grubu olarak idare edilmesi kolay insanlar değil. Paranız, şöhretiniz her şeyin var sizi idare etmek zor. Herkesin kontratları var. Bu parayla olacak bir şey değil. Onun için geçmişteki hatalardan ders alıp, bu hataları yapmadan önümüzdeki sene bu sıkıntıları yaşamamak lazım. Başkan her türlü sorumluluğunu yerine getiriyor. Ben Ankaragücü’nde de oynadım. Yeri geldi 1 sene paramızı almadık ama burada her ay para ödendi. Kazandığımız maçların primi sabah uyandığımız yatmış oluyordu. Böyle bir kulüp var. Bizler futbolcular olarak sorumlulukları yerine getirmemiz lazım. Bazı şeyleri buradan paylaşmam hoş olmaz. Hakikaten bu sezon zor dönemler sıkıntılı süreçler geçirdik. Beklenmedik oyuncuların beklenmedik yaptığı davranışlar beni çok üzdü ama onlara başta ben olmak üzere tepkimizi koyduk. Yanlış bir şey varsa bunu dışarı yansıtmadan yapmaya çalıştık. Güvendiğiniz, inandığınız hakikaten bu takımı düşünüyor dediğiniz insanların yapmış olduğu yanlışlar onlar hep üzdü bizi. Allah’a şükür onlarından da üstesinden geldik. O olaylar gerçekten beni üzdü ve yaraladı diyebilirim. En çok zorlandığım devamlı maç stres, sıkıntı beni çok yordu. Şöyle söyleyim son 5 aydır sivil kıyafet bile giymedim. Allah korusun küme düştüğümüzde kulübün çok büyük sıkıntılar içerisinde olacağını biliyorum. Ben daha önce bunları yaşadım. Kayseri Erciyesspor hepimizin önünde. Benim için bu sezon her maç kariyerimin en önemli maçı olarak düşündüm. Bu da insanı inanılmaz derece de yıpratıyor ve yoruyor haliyle. Son maçta ben bazı şeyleri hatırlamıyorum. Serdar Aziz ile girdiğimiz ve penaltı verilen pozisyonda hakem bana sarı kart göstermiş ben bilmiyorum bunu. Sarı kartım olduğunu bilmiyorum sürekli itiraz ediyorum hakem bana atarım İlhan diyor. Son dakikada hakem penaltıyı verince kafa olarak gittim. Futbol kariyerimin ilk kırmızı kartını gördüm. Maç sonu ligde kaldık ama o sevinci bile buruk bir şekilde yaşadım. Burada bir şehrin kaderi var. Basit hatalar sonrası insan bazen dayanamıyor. Buraya kadar büyük emek sarf ettik. Verdiğimiz mücadele kolay olmadı. 1 puan veya 3 puan alsak daha güzel olurdu ama önemli olan burada sonuca ulaşmaktı. Maçtan sonra 2 gün kendime zor geldim.
Başkan Berna Gözbaşı için neler söylersin?..
Başkanımız Berna Gözbaşı Kayserispor’un menfaati adına gecesini gündüzüne katıp bu takımı ligde tutma adına ve başarılı olma adına ben bire bir canlı şahidim. Hatalar yanlış elbette olacak. Hepimizin yapmış olduğu hatalar var. Önemli olan bunlarda ders almaktır. Bu yapmış olduğumu iş kolay bir iş değil. Ankara’dan iki takım birden düştü. Paraysa para onlarda da vardı. Bu sezon çok büyük iş başardık. Neden büyük iş başardık, yaptığımız transferle kimi tuttu, kimi tutmadı. 6 tane hoca geldi gitti. Bunlar olurken ligde kalmak kolay değil. Gerçekten başkanımız üzerine düşeni oyuncu topluluğunu adına her şeyi fazlası ile yaptı. Başkanımızın yaptığını her başkan yapmaz. Bazenler iyi niyeti suiistimal eden insanlarda olmadı da değil. Bu başkanın iyi niyetinden. Bir futbolcu olarak oyuncu ne ister maaşını aldın mı, primini aldın. Hem maaşı hem de primi hem de aile problemleri ile ilgilendi. Manevi ve maddi olarak kulübe verdikleri ve yaptıkları ortada. Ben bu şehrin bir evladı olarak başkanıma çok teşekkür ediyorum.
Doğan Alemdar için neler söylersin?..
Doğan Alemdar Kayserimizden Kayserispor alt yapısında yetişmiş ve çıkmış bir isim. Özellikle annesine ve babasına çok teşekkür ediyorum. Çok düzgün, terbiyeli çok güzel bir evlat yetiştirmişler. Alt yapı hocalarına çok teşekkür ediyorum. Onlarda Doğan’ın gelişiminde çok büyük emek ortaya koymuşlar. Şimdi kardeşi Yahya Alemdar’da geliyor. Her genç oyuncu bir potansiyel bir yetenek varsa bu oyuncuya şans verip üzerinde durmak lazım. Çünkü her zaman bu tarz genç oyuncuları yakalayamıyorsunuz. İlla ki hata yapacak herkes hata yapabiliyor. O yeteneği görüp üzerinde durmak lazım. Silviu Lung sakatlandı, İsmail Covid oldu Doğan’a öyle şans oldu. Şans eseri şans geldi. Doğan Alemdar bu takımın birinci kalecisi olur. Doğan’a öyle şans gelmedi. Genç oyuncularımızın üzerinde durmamız lazım. Onlarda verilen şansları iyi değerlendirmeleri lazım. Doğan’a bu şans geldi değerlendirdi ve önü açık. Doğan Alemdar mental olarak fizik olarak hazır olmasıydı bu şansı değerlendirmeyebilir veya o şans gelmeyebilirdi.
Futbolu bıraktıktan sonraki hayalin nelerdir?..
Futbolu bıraktıktan sonra içim atarak ben şunu da yaparım diyeceğim bir şey yok ama uzun vadede benim en büyük hayalim hedefim Kayserispor’a başkan olmak istiyorum. Hedeflerimden bir tanesi bu. Aslında Kayseri futbolunun içerisinde olup futbolu idare eden yön veren bir yapıda olmak istiyorum. Türk futbolunda da böyle bir açığın olduğunu düşünüyorum. Futbolu bırakan her oyuncu teknik direktör olur, antrenör olur, yardımcı antrenör olur ama ben işin daha yönetim, idari kısmında yer almayı çok istiyorum. Bu anlamda kendimi çok geliştirmek istiyorum. Şuan sadece futbola odaklıyım. Diğer alamda çeşitli kitaplar okuyarak daha sonra inşallah futboldan sonra yurt dışında kulüplerin yönetimi, idaresi ile ilgili o konularda gözlemler yaparak şehrimize Kayserispor’umuza nasıl faydalı olurum bunları düşünüyorum. Gelecek hedeflerim arasında bular var. Kulübün bünyesinde olup idari anlamda burada devam etmek istiyorum. Belli bir seviyeye geldikten sonra Kayserispor’da başkanlık yapmak en büyük hayalim.
Genç oyuncuları ile yakından ilgileniyorsun ve tavsiyelerin neler olur?...
Kendilerini her zaman gelişime açık tutmaları gerekiyor. Sadece futbol anlamında değil. Diğer sosyal anlamda her anlamda. Genç oyuncuların kesinlikle kitap okumaları lazım. Normalde her insanın okuması lazım aslında. Futbolcu olmak için iyi idmanı yapacaksın, beslenmeni iyi yapacaksın, uykunu iye alacaksın, idmandan sonra dinlenmeni iyi yapacaksın bunları yapmazsanız olmaz. Kimse size bu paraları kolay kolay vermiyor. Hayatınızdan fedakârlık yapmazsanız hedefleriniz olmazsa çok çalışmazsanız bir yerlere gelemezsiniz. Yeri gelecek arkadaşlarınız eğlenecek sen idmandan sona odana çıkıp istirahat edeceksin. Bu fedakârlıkları yapmazsan hayata bir yerlere gelemezsin. Mental olarak kafa olarak kendini hazırlamalısın. Futbol artık fiziğe dayalı bir oyun.
Unutamadığın anılar nelerdir..
Bu sezon son oynadığımız Fenerbahçe maçı. Kariyerimin ilk kırmızı kartını gördüm. İnanılmaz stres ve sıkıntı oldu. Kendi duygularıma hâkim olamadığım bir maçtı. Diğeri de Karabükspor’dayken yine son maç Fenerbahçe’ydi. O dönem Başakşehir ile çekişiyorduk. Fenerbahçe bizi 1-0 yeniyor, Başakşehir, Kasımpaşa’yı 1-0 yeniyor. Bu skorlarla düşüyorduk. Hoca beni on birde başlatmamıştı. İkinci yarıda oyuna girdiğimde belki kariyerimin 15.dakikasını oynadım ve sahadan 3-2 galibiyetle ayrılmıştı. İlk yarı düştük dediğimiz maçta ikinci yarı ligde kalmıştık. Benim için bu inanılmaz unutulması zor bir anıydı.
Son olarak neler söylersin.
Öncelikle bu güzel ve keyifli röportaj için sana çok teşekkür ederim. Bu sezon bizler kadar sende çok emek ve destek verdin. Geldiğimden beri bende henüz taraftarlara kavuşamadım. İlk Karabükspor’da oynadığım zamanda Kayserispor taraftarı geldiğinde çok mutlu olmuştum. O zaman Kayseri’de tribün kültürü oluşuyor demiştim. Kapalı Kale önderliğinde hangi takımla oynadıysam Kayseri’ye geldiğimde çok ilgi gördüm ve hep beni rakip olarak taraftarlar tribüne davet çağrılardı. Ben Kayseri’de doğdum, büyüdüm. Futbolcu olmasaydım ben de her maça giden bir taraftar olacaktım ama rabbim bana bunu nasip etti. Okul zamanında eski stadyumun önünden geçerken kapılar açık olurdu içeri gidip o çimlerin üzerinde yatardım. Allah’ım burada oynamayı nasip et derdim. Hep bunların hayalini kurardım ve hepsi nasip kısmet oldu. Hayal ettiğim her şey gerçekleşti çok şükür. Ben Ankaragücü’nde oynarken, Karabükspor’da oynarken sorarlardı bana hangi takımlısın diye hep Kayserisporluyum derdim. Her şeyden önce bizim için Kayserispor menafi önemli. Taraftarımız ile güzel günler göreceğiz. Hepimizin derdi Kayserispor. Ben bugün burada varım yarın yok. Ama kalbim her zaman Kayserispor’dan yana. İnşallah pandemi hemen biter taraftarımızla yeniden bir araya geliriz ve bu güzel günleri beraber yaşarız. Taraftarımızı her zaman mutlu etmek istiyoruz.
Röportaj: Memduh BORAZAN
KAYNAK http://gazetekayseri.com.tr/haber/hedefi_baskanlik-3257.html
Facebook Yorumları