Cem Sultan Tamsaha Dergisi Röportajı (01.04.2008)
Galatasaray'ın yeteneğini çabuk keşfederek en genç yaşta profesyonel sözleşme imzaladığı oyuncu o. Şimdi 17 yaşında ve altyapıda 2.5 gol ortalamasıyla oynuyor. Genç Milli Takımlarda ise 37 maça 13 gol sığdırdı. Şimdiden Empoli takımından transfer teklifi aldı ancak "hedefim" dediği Avrupa'yı Galatasaray'a borcunu ödedikten sonra düşünüyor. Gol vuruşlarındaki ustalığını ise bilardocu babasının öğrettiği matematiksel hesaplamalarla açıklıyor.
Röportaj: Mazlum Uluç
Galatasaray takımının profesyonel sözleşme imzaladığı en genç oyuncusun ve bu unvanı elde ettiğinde henüz 15 yaşındaydın. Öncelikle seni tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinden söz eder misin?
1991 yılında İstanbul Haznedar'da doğdum. Aslen Siirtli bir ailenin çocuğuyum. Kadıköy'de oturuyorduk ve futbolla tanışmam da orada, mahalle aralarında oldu. Beni keşfeden babamdır. Beni izleyip futbolcu olabileceğimi anlamış. Evimize yakın olduğu için beni Fenerbahçe kulübüne götürmek istedi. Galatasaray'ı tutuyordum ama bir kulüpte futbol oynamak istediğim için babama "Tamam" dedim. Ancak babamın işleri nedeniyle Bahçelievler'e taşındık. O sırada babam Galatasaray'ın altyapı antrenörlerinden Metin Yıldız'a benden söz etmiş. Metin Hocanın "Gelsin bir bakalım" demesi üzerine altyapı seçmelerine gittim ve beğenildim. 7 senedir Galatasaray'ın altyapısında futbol oynuyorum.
Yani Kadıköy'den Bahçelievler'e taşınmasaydınız Galatasaray'da olmayacaktın.
Evet, eğer taşınmasaydık şu anda belki de Fenerbahçe'nin oyuncusu olabilirdim.
Kaç kardeşsiniz?
İki kardeşiz. Benden 7 yaş büyük bir ağabeyim var. Küçük yaşta menenjit geçirdiği için fiziksel engelli. Bir amacım da futbolda iyi yerlere gelerek onun tedavisini yaptırabilmek.
Futbolu bilardo gibi oynuyorum
Baban ne iş yapıyor?
Babam bilardo antrenörü. Bilardo Federasyonu'na bağlı olarak çalışıyor. Bilardonun teknikleriyle futbolumun gelişmesine büyük katkı sağladı. Vuruş açılarını matematiksel olarak hesaplamama yardımcı oluyor. Gol yollarında son vuruşlarımı hesaplamalarla yapıyorum.
Futbolda şut atarken bilardodaki gibi düşünme zamanın yok. Vuruşları anlık yapmak zorundasın. Orada matematiksel hesaplamayı nasıl yapabiliyorsun?
Topla buluşmadan önce hangi açıdan, hangi şiddetle ve hangi falsoyla vurursam gol olabileceğini hesaplıyorum. Böyle düşünmeye başladıktan sonra gol oranım da ciddi biçimde yükseldi. Babam halen bu konuda bana yardımcı oluyor. Futbolu bilardo gibi matematiksel hesaplamalarla oynamaya çalışıyorum.
Peki, bilardo oynuyor musun bu arada?
Hayır, hiç yeteneğim yok. Babam oynamamı çok istedi ama yetenek olmayınca olmuyor.
Futbol oynamaya başladığında zorluklar yaşadın mı?
Öyle bir zorluk olmadı. Ama başlangıçta Florya'ya ilk gittiğimde benim üzerimde annemin aldığı bir tişört vardı. Herkes takımın eşofmanlarını giyerken bu durumda olmaktan dolayı üzüntü yaşıyordum. Ben de onlar gibi giyinmek istiyordum. Babamsa "Oğlum sabret, kendini gösterdiğin zaman sana da bu eşofmanlardan verecekler" diyordu. O dönemde durumumuz çok iyi değildi ve o eşofmanları alacak paramız yoktu. Sonuçta iki ay sonra hocalarım beni çağırdı ve "Al oğlum, bu malzemeler senin" diyerek o çok özendiğim eşofman takımlarını verdi. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
Yaşın henüz 17 ve eğitimin de devam ediyor olmalı.
Beni bu konuda Galatasaray kulübü yönlendirdi. Davutpaşa Lisesi'nde 3. sınıfta okuyorum. 25 kişilik bir sporcular sınıfımız var. Beden Eğitimi öğretmenimiz Sinan Büyükparmaksız bize çok yardım ediyor. Çoğu zaman okula gidemiyoruz ama tolerans gösteriyorlar.
Üniversiteye gitmek istiyorum
Tolerans gösterdikleri için liseyi bitireceksin ama sen bir şeyler öğrenmek adına da çaba harcıyor musun?
Harcıyorum tabii. Çünkü üniversiteyi kazanmak da çok önemli. Futbol ve okulun bir arada yürümesi zor diyorlar ama benim milli sporcu olmak gibi bir avantajım var. Bu avantaj sayesinde Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'na girmek istiyorum.
Öğrenmenin yollarından birisi de izlemek. Sen Avrupa liglerini bu anlamda takip ediyor musun?
Çok izledim ve izlemeye devam ediyorum. Hocalarımız bize pozisyonları, kademeleri gösteriyor ve çok şey öğreniyoruz ama ben izleyerek öğrenmenin de çok önemli bir eğitim olduğunu düşünüyorum. Mesela Van Nistelrooy'u izleyebilmek için Real Madrid maçlarını kaçırmıyorum. Zaten beni biraz da ona benzetiyorlar.
Mevki seçiminde nasıl bir gelişme yaşadın? Başlangıçtan beri santrfor mu oynuyorsun?
Hücuma dönük orta saha oynayabilme özelliğim de var. Bu nedenle hem santrfor hem de forvet arkası oynayabiliyorum. Ama tercih bana bırakılsa santrfor oynamak isterim. Çünkü gol atmayı seviyorum. Forvet arkası oynadığımda bazen gol bölgesinden uzak kalabiliyorum.
Boyun 1.85, ancak oldukça yüksek top tekniğine sahipsin. Uzun boylu oyuncuların koordinasyon sorunu yaşadığını göz önünde tutarsak sen bu sorunu nasıl aştın?
Topla çok çalıştım. Bu çalışmaları yaptığınız zaman bazı şeyleri aşabiliyorsunuz.
Sahanın neresinde olursan ol, kalecinin boş bıraktığı köşeyi gördüğün yolunda bir övgü var seninle ilgili. Bu konuda neler söyleyeceksin?
Önceden düşünüyorum. Tıpkı bilardo gibi. Top bana gelmeden önce kendimi kaleciye göre ayarlıyorum, kafamda topu nereye vuracağımı hesap ediyorum.
Avrupa için sağ ayağımı güçlendiriyorum
Antrenörün Recep Yazıcı'nın "Onu özel çalıştırıyoruz" diye bir açıklaması var. Neler yapıyorsunuz bu özel çalışmalarda?
Antrenmanlarda sonra mutlaka sahada kalıyorum ve şut çalışması yapıyorum. Çünkü sağ ayağım biraz zayıf ve onu mutlaka geliştirmem lazım. Türkiye ligi için tek ayaklı olmak yeterli görülebilir ama Avrupa'da oynamak isteyen bir oyuncu olarak mutlaka iki ayağımı da kullanmam gerektiğini biliyorum. Kafa topları için sıçrama çalışması yapıyorum. Hız antrenmanları yapıyorum. Çıkışlarımı iyi ayarlamam gerek, bunun için antrenmanlar yapıyorum.
Senin çok büyük bir yetenek olduğun söyleniyor ama önünde aynı biçimde tanımlanan Cafercan, Özgürcan, Mülayim gibi oyuncular var ve onlar kendilerinden beklenen patlamayı yapamadı. Bu örneklere bakarak gelecekle ilgili bir endişe duyuyor musun?
Mutlaka duyuluyor. Oyuncular kendilerini geliştirmeleri için kiraya veriliyor ve bu durumda dışlanmışlık hissi yaşıyor, kendini futbola veremiyor. Ancak benim için kiraya gönderilme durumu söz konusu olsa çok daha çalışıp, çok daha iyi yerlere gelmek için hırs yaparım. Önümde Arda ağabey gibi bir örnek var. Vestel Manisaspor'a gitti, çok çalıştı, çabaladı ve geri dönüp Türkiye'nin sayılı yıldızlarından birisi oldu. Altyapıdan yetişen bir oyuncu olarak onu örnek almaya çalışıyorum.
Senin yaşlarında çok başarılı olan oyuncular, A takıma yükselme aşamasında beklenen sıçramayı yapamayabiliyor. Bunun farklı sebepleri var. Sen gelecekle ilgili bu tip muhasebeler yapıyor musun?
Yapıyorum tabii… Oyuncu o yaşta biraz ön plana çıkınca herkes üzerine düşüyor. Bir anda "Ne oldum" havalarına giriyorsun. Bu da futbolcuyu olumsuz etkiliyor. Ancak bu insanın karakteriyle ilgili bir şey. Hocalarım benim sağlam karakterli bir oyuncu olduğumu söylüyor. Ben de aile yapımdan ve yetiştirilme tarzımdan dolayı kendimi bu tip olumsuzluklara kaptırmayacak bir oyuncu olarak görüyorum.
A takımda ağabeylerinle ilişkiniz var mı? Onlar size tecrübelerini aktarma konusunda yardımcı oluyor mu?
Arda ağabey sadece benimle değil, altyapıdaki bütün oyuncularla ilgileniyor. Bize A takıma yükseldiğinde değişen bir şey olmadığını, şımarmaya gerek bulunmadığını gösteriyor ve bence böyle bir insan olduğu için kazanıyor.
Biraz önce saydığım üç golcünün de stilleri birbirinden farklı. Sen kendi stilini hangisine yakın görüyorsun?
Stilimin hepsinden bazı özellikler taşıdığını söyleyebilirim. Hakan ağabeyin sıçramasından, Nonda'nın hızından, Ümit ağabeyin de son vuruşlarından biraz aldığımı düşünüyorum.
Genç Milli Takım oyuncusu olmak seni nasıl etkiliyor? Bu durum aynı zamanda bir özgüven kazanmanı da sağlıyor mu?
Bizim yerimizde olmak isteyen milyonlarca genç var ve milli takım oyuncuları onların arasından seçilerek bu noktaya gelmiş. Elbette bu durum bir özgüven duygusu getiriyor ama şımaracağımız anlamına da gelmemeli. Tam tersine kalıcı olabilmek için daha fazla çalışmam gerektiğini biliyorum. Ve asla şımarmadan, hocalarımızın sözlerini dinleyerek, çok çalışarak kendimi geliştirmeye uğraşıyorum.
U 17 Genç Milli Takımı'nda Türkiye'nin topa en iyi vuran oyuncularından Hami Mandıralı antrenörlüğünü yapıyor. Teknik direktörün Şenol Ustaömeroğlu da sol ayağını raket gibi kullanırdı. Onların sana nasıl katkıları oluyor?
İki hocamız da vuruş tekniklerini bize gösteriyor, ben de öğrenmeye çalışıyorum. Şimdilik onlar gibi vurabilmem mümkün değil ama her geçen gün biraz daha yaklaşmaya çalışıyorum. Onların öğrencisi olmamın büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
Türk oyuncusu Avrupa'da oynar
Mutlaka gelecekle ilgili hayaller de kuruyorsundur. Kısa, orta ve uzun vadeli planlarında neler var?
Elbette planlarım var. Öncelikli hedefim Galatasaray'ın A takımında oynamak ve kalıcı olmak. Bu hedefimi gerçekleştirirsem önümün açık olduğunu, Avrupa'ya gitmekte zorlanmayacağımı düşünüyorum. Çünkü o kalitede bir oyuncu olduğuma inanıyorum. Genç Milli Takım'da Avrupalı rakiplerimizle çok sık temaslarda bulunuyoruz ve ben rakiplerimizin yetenek açısından bizden üstün olmadıklarını görüyorum. Ancak onlar işlerine bizden daha konsantre. Dolayısıyla kendisini işine veren ve konsantre olan yetenekli bir Türk oyuncunun Avrupa'da kolaylıkla oynayabileceğini biliyorum.
Avrupa'ya giden oyuncularımızın büyük bölümünün çabuk geri döndüğünü göz önüne alırsak, galiba orada kalıcı olmak için öncesinden bir hazırlık yapmak gerekiyor.
İngilizcemi geliştirmeye çalışıyorum. Orada kalmak için yabancı dil bilmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü kulüpler de transfer edecekleri oyuncuların çabuk uyum sağlayabilmesi için dil bilmesine önem veriyor.
Genç Milli Takım'la uluslararası platformda kendini gösteriyorsun. Avrupa'dan hiç transfer teklifi aldın mı?
İtalya'nın Empoli takımı bana transfer teklifinde bulunmuştu. Ancak kulübüm izin vermedi. Sanırım onlar da sözleşmemin bitmesini bekliyor. Ancak ben şu aşamada gitmek istemiyorum, kulübümün de beni bırakacağını sanmıyorum.
Tercih ettiğin bir lig var mı? Hangi ligi kendi stiline daha uygun görüyorsun?
İtalya Ligi sert, mücadeleci ve biraz da tekniğe dayalı bir lig. İngiltere Ligi ise çok daha tempolu oynanıyor. İngiltere'de oynayabilmek için kendimi çok daha fazla geliştirmem gerekiyor. Öncelikle İtalya Ligi'ni düşünüyorum ama daha iyi bir konuma geldiğimde İngiltere Ligi'nde oynamaktan söz edebilirim.
Futbol kişiliğin bir yana, özel hayatında kendini nasıl bir insan olarak tanımlıyorsun?
Arkadaşlarım arasında sevilen ve sempatik bulunan birisiyim. Maçta veya antrenmanda hata yapan arkadaşıma asla kötü bir söz söylemem. Onu motive etmeye çalışırım. Sanırım böyle olduğum için seviliyorum.
Futbolun dışında nelerle ilgileniyorsun?
Vakit buldukça kız arkadaşımla sinemaya gidiyorum. Kız arkadaşın kimliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kızlar genç oyuncuları mutlaka etkiler. Ancak şu an hayatımda olan insan beni olumlu biçimde yönlendiriyor ve motive ediyor. O da çok iyi yerlere gelmemi istiyor. Bu arada tenis oynamayı ve yüzmeyi seviyorum. Sıçramalarımı basketbola borçluyum, çünkü sık sık basketbol oynuyorum.
Bir yandan Galatasaray'ın oyuncususun, bir yandan da Milli Takım formasını giyiyorsun. Bu durumun arkadaşlarınla ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Mahallede çok küçük yaşlardan itibaren birlikte olduğum arkadaşlarım var ve onlarla ilişkilerim hiç bozulmadan devam ediyor. Zaten başka türlüsünü de düşünemem.
Facebook Yorumları