Banko Enver Ürekli-Röportaj
Banko Enver Ürekli
Enver Ürekli… Gördüğüm, görebileceğim en hırslı futbolculardan biriydi. Kazanmak için canını, dişine takardı. Futbola Ankara Güneşspor’da başladı. Özellikle Galatasaray’da çok büyük sükse yaptı. Savunmanın göbeğinde Fatih Terim’le birlikte hep alkış topladı. Teknik adamlıkta da güzel işlere imza attı. İşte, camiada çok özel ve güzel bir yeri bulunan Enver Ürekli ile hoş bir sohbet yaptım. Buyrun okuyun, beğeneceğinizden eminim.
-Hocam, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
58 yaşındayım. Profesyonel olarak 22 yıl top koşturdum. Başta Galatasaray olmak üzere, Gençlerbirliği, Güneşsspor, PTT ve Kayserispor’da forma giydim. Futbolu bıraktıktan sonra teknik adamlığa başladım. Çok sayıda takımla şampiyonluk sevinci yaşadım.
-Futbola nasıl başladınız?
Ortaokulu bitirince antrenör Kemal Fidan, Ankara futbolunun efsana isimlerinden Avni Bulduk’a, “Enver’i sana getireyim mi? İleride müthiş bir futbolcu olacak” demiş. Avni Abi de kabul etmiş. 19 Mayıs 1 nolu sahada Güneşspor ile ilk idmana çıktım. Meğer bu idmanı Hacettepe yöneticileri de izliyormuş. O zamanlar Hacettepe 1. Lig’de mücadele veriyordu. Maçtan sonra Hacettepe yöneticileri yanıma geldiler ve “Nerede oturuyorsun” diye sordular. Ben de “Hamamönü” diye karşılık verince, “Tamam Güneşspor’da oynayacağım” dedim. Benim bu sözümü, Avni Ağabey duymuş. Haliyle çok mutlu olmuş. O günlerde 15 yaşındaydım. Lisanslı olarak oynamam mümkün değildi. Lisans için asgari 16 yaşında olmak gerekiyordu. Bu yüzden, uzun süre sahte lisansla oynadım. Güneşspor’da 5 yıl top koşturdum. Sonra PTT’ye transfer oldum.
-PTT’de popüler oldunuz
6 yıl formasını giydim. Bu 6 yılda sadece bir ya da iki maçta oynayamadım. Çünkü kendime çok iyi bakıyorum. İçkim, sigaram, gece hayatım yoktu. Üstelik o zamanlar futbol çok sert oynanıyordu.
-İlginç Çarşamba günü antrenmanda burnum kırıldı. Hemen bandaj yaptık. Pazar günü Samsunspor ile oynadığımız maça da bandajlı çıktım. Karşımda da Adem oynuyordu. Adem, inanılmaz sert bir futbolcuydu. Buna rağmen kendisine hava topu göstermedim. Daha ilginç bir olay anlatayım, Güneşspor’da oynarken, Konyaspor maçında sağ dirseğim kırıldı. O zamanlar futbolcu değişikliği de yoktu. Yani maça nasıl başlarsan, öyle bitirmeniz gerekiyordu. Bu yüzden oyundan çıkmadım. Dirseğime soğutucu sıktılar. Öyle ki, kolum mosmor oldu. Kolumu şortumun içine soktum ve hiç çıkartmadım. Avni Bulduk, “Sen alışıksın, böyle de oynarsın” dedi. 90 dakika oynadım. Yine de o halimle uçarak kafa atıyordum.
-Size niye “Biblo Enver” diyorlar? Sen nereden biliyorsun (Gülüyor). Evet, çok yakınlarım banan, “Biblo Enver” der. Benim futbolcu olmamda Hikmet Peşin’in katkısı çok büyüktür. Hikmet Ağabey, Güneşspor’da Avni Bulduk’tan sonra gelirdi. Gençliğimde benim yüzüm, inanılmaz şekilde düzgündü. Biraz da çıtkırıldım bir görüntüm vardı. Hikmet Ağabey, bir gün idman öncesi beni gördüğünde, “Ne o Enver, biblo gibi kırıtıyorsun” dedi. O günden sonra adım, ‘Biblo Enver’ kaldı.
Hiç yedek kalmadım -Galatasaray’a nasıl transfer oldunuz? Ankara’da PTT-Galatasaray maçı vardı. Gökmen ile adam adama oynuyorduk. O dönem Galatasaray’ın başında bulunan meşhur Brian Birch, beni beğenmiş ve “Bu çocuğu mutlaka alın” demiş. Galatasaraylı yöneticilerle konuştuk, anlaştık. 3 yıl sarı-kırmızılı formayı taşıdım. Çok da başarılı oldum. Öyle ki, birkaç maç haricinde Galatasaray’da da hep banko oynadım. Yani hayatımda hiç yedek kalmadım.
-Sizin döneminizde Galatasaray’ın efsane bir kadrosu vardı Savunmada ben, Fatih Terim ile önlü arkalı oynuyorduk. Rapid Wien ile yaptığımız bir Avrupa Kupası maçında, Fatih Terim ilk kez libero olarak görev yaptı. Çok da başarılı oldu. O günden sonra Galatasaray’da ve A Milli takımda görevini libero olarak sürdürdü. Ben de stoper olduğum için, iyi bir ikili oluşturduk.
-Fatih Hoca’nın nasıl bir libero olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Müthişti Boyu uzun değildi ama, hava hakimiyeti harikaydı. Çok iyi sıçrardı ve sezgisi de kuvvetliydi. Ayrıca çabuk ve teknikti. Kale çizgisi üzerinde inanılmaz sayıda top çıkarttı. Zaten bu yüzden Fatih Hoca’ya “Sementha” adı takılmıştı.
-Bizim gençliğimizde TRT’de “Tatlı Cadı” adında bir dizi film oynardı ve bu filmin başrol oyuncusu “Sementha” idi. Sementha, burnunu oynattığında, harikalar yaratırdı. Haliyle Fatih Terim de her zaman için güzel işlere imza attı. Trabzonspor ile İstanbul’da oynuyorduk. Bizim takımdan, önce B. Mehmet, sonra da Engin Verel, kırmızı kart gördü. Haliyle 9 kişi kaldık. Ama bu maçı, mutlaka kazanmamız gerekiyordu. İnanılmaz şekilde bastırmaya başladık. Sonunda golü bizim sağbek Ekrem attığında hemen yanında Fatih Terim ve ben vardık. Düşünün 9 kişiyiz, bastırıyoruz ve 3 savunma oyuncusu ile gol arıyoruz. Bu galibiyet, Galatasaray’ın tarihi galibiyetlerinden biridir. Zaten maçtan sonra rahmetli Gündüz Kılıç, bizim için “9 altın adam” başlıklı bir yazı kalema aldı. O yazıyı hala saklarım.
-Galatasaray’da güzel günleriniz geçtiğini biliyorum Özellikle İngiliz teknik adamlar, beni çok beğenirdi. Brian Birch’ün yanı sıra Jack Mansell ve Don Howe ile çalıştım. Hava toplarına çok hakim olduğum ve sert oynadığım için, bu üç İngiliz teknik adam, adeta gözümün içine bakardı.
-Niye hiç A Milli olmadınız? Çalıştığım yabacı teknik adamlar bile bu işe, çok şaşırırdı. Örneğin Don Howe, bunu sık sık sorardı ve benden cevap alamayınca, İngilizce olarak, “Normal. Çünkü senin baban yok. Burası Türkiye” derdi. Gençlerbirliği Cavcav ile çağ atladı -Galatasaray’dan sonra 4 sezon da Kayserispor’da oynadınız. Son yuvanız ise Gençlerbirliği oldu Gençlerbirliği’ne geldiğim sezon küme düştük. Sonra federasyon kararı ile tekrar lige alındık. Ben antrenör kursuna gitmeye başladım. Takımı ise Teoman Yamanlar çalıştırıyordu. O sezon hiç oynamadım. Ertesi sezon ise takımın başında rahmetli Kadri Aytaç geldi. Ben de yardımcılığına getirildim. 37-38 yaşındaydım. İdmanlarda futbolculardan önde koşuyordum. Kadri Hoca, beni böyle görünce, “Enver’e hemen futbolcu lisansı çıkartalım. Kendisine saha içinde de ihtiyacım var” demiş. Nitekim lisans çıkartıldı bana. O yaşta, çok kritik bazı maçlarda forma giydim. Hatta çok başarılı oldum.
-Gençlerbirliği’nde iyi ve kötü günleri bir arada yaşadınız. Siz geldiğinizde kulübün durumu hiç iç açıcı değildi Atilla, sen de o günleri çok iyi yaşadın. Beraber oynadık. Allah selamet versin, o dönem kulüp başkanımız olan Hasan Şengel, elde avuçta ne varsa, kulübe verdi. Ama çarkın dönmesi, kolay değildi. Deplasmanlara şehirlerarası otobüs ile giderdik. Kadroda sadece 13-14 futbolcu bulunurdu. Hasan Şengel, kumanya yaptırır, yolda peynir ekmek yerdik. Şehirlerarası yollarda, ucuz lokanta arardık. Anıttepe’deki antrenmanlara bile yürüyerek giderdik.
-Ağabey unuttun galiba, Gençlerbirliği Kulübü, Maltepe’de Koç Öğrenci Yurdu’nun bulunduğu binada idi. Tüp gaz alınamadığı için, çoğu zaman soğuk su ile duş yapılırdı. Zaten iki duş vardı. Bu duşlara önce siz büyükler girerdiniz, bize sıra gelmezdi. Sıra gelse bile tüp biterdi Hiç unutur muyum! Hasan Şengel, kumanyanın yanına elimize birer paket de şeker ve çikolata tutuştururdu. Çikolatamız eksik olmazdı yani (Gülüyor). Şu bir gerçek, Gençlerbirliği, İlhan Cavcav ile çağ atladı. İlhan Bey’in hizmetleri ve futbol aşkı, hiç bir zaman unutulmaz. Maltepe’den, Beştepe’deki yere geçilen günleri, dün gibi hatırlıyorum. Haliyle Gençlerbirliği’nin benim gönlümde ayrı bir yeri vardır. Evimin odasında da halen Gençlerbirliği’nin şampiyonluk posteri bulunur.
-Teknik adamlığınızda da güzel işlere imza attınız Kesinlikle. Bir teknik adam olarak, Gençlerbirliği’nde, Kahramanmaraşspor’da ve Erzincanspor’da şampiyonluk sevinci yaşadım. Ayrıca Diyarbakırspor, Sökespor, PTT, Boluspor, Göztepe ve Salihlispor’u zirveye oynattım. Öyle ki, Diyarbakırspor’dan sezon sonunda ayrılmak istediğimde, kulüp başkanımız, şaka yollu, “Eğer bizi bırakırsan, seni vururum” dedi. O derece seviliyordum. İlişkilerimi hep sevgi, saygı ve disiplin üzerine kurdum. Tabii ki, her işin başı, çalışmaktan geçiyor.
Röportaj : Atilla Türker
Kaynak : Hürriyet Ankara Gazetesi
Facebook Yorumları