Web Analytics
Dr.Selim Dündar ile Haftaya Bakış
Mukeddarat. Ocak ayında ülkesi Çek Cumhuriyetinden Türkiye’ye geliyor. Geldikten bir ay sonra ikinci kızı dünyaya geliyor. İki buçuk ay sonra ise Kayseri’den yola çıkıp Alanya’ya beş kilometre kala araç şoförünün uyuması nedeniyle kaza yapan araçta hayatını kaybediyor. Hem de bir ay sonra 30 Mayıs’ta doğum gününü kutlayacakken…

Mukeddarat. Ocak ayında ülkesi Çek Cumhuriyetinden Türkiye’ye geliyor. Geldikten bir ay sonra ikinci kızı dünyaya geliyor. İki buçuk ay sonra ise Kayseri’den yola çıkıp Alanya’ya beş kilometre kala araç şoförünün uyuması nedeniyle kaza yapan araçta hayatını kaybediyor. Hem de bir ay sonra 30 Mayıs’ta doğum gününü kutlayacakken…

Avusturya Slovakya sınırında Breclav’a bağlı bir kasaba olan Husto-pece’de 1990 yılında doğmuş Josef Sural. Slovak-Alman kökenli bir aileye mensup. Zbrojovka Brno takımının alt yapısından yetişiyor. 2007-2008 sezonu sonunda 18 yaşındayken Brno A takımına yükseliyor. 2011 yılında 21 yaşındayken Slovan Liberec takımına transfer oluyor. Burada beş sezon oynadıktan sonra, 2016 yaz ayında, 1.25 milyon Euro’ya Sparta Prag takımına transfer oluyor. Burada 67 maçta 20 gol atıyor. İki sezon da Semih Kaya ile birlikte forma giyiyor. Ancak Rosicki, Tetteh gibi oyuncuların transferi ile birlikte takımda yer bulamamaya başlayınca bu yılın Ocak ayında Alanyaspor’a transfer oluyor. 20 kez Çek Cumhuriyeti A milli takımında oynamıştır. Alanyaspor’da 2 kez Türkiye Kupası’nda, 9 kez ligde forma giymiştir. Tek ve hayatındaki son golünü ligin 23. hafta maçında 23 Şubat 2019 günü Kasımpaşa’ya karşı oynanan maçta, 83 üncü dakikada Cisse’nin yerine oyuna girerek 89 uncu dakikada atmıştır. Golün videosu için

Evli, 4 yaşında Vanesse ve Şubat ayında dünyaya gelen Melissa isimli iki kızı bulunmaktaydı. İkinci kızı Şubat ayında dünyaya gelmiş. Henüz iki aylık. Allah ailesine sabır versin inşallah….

Hayatın İki Yönünde Yer Alanlar

Hayat bir çizgi. Şüphesiz her insan bir dünya. Etliye sütlüye karışmayan, kendi haline yaşayan insanlar bir yana, bir sınıflandırma yaparsak genel itibariyle iki tür insan var: Özgüveni yüksek, kapasitesinin sınırlarını zorlayan, iddialı, hata yapmaktan korkmayan, yeter ki kendi ayaklarım üzerinde durayım diyen, dik, gerektiğinde diklenen, görünmeyen tarafı görünen tarafından daha az olan vefalı ve çığır açıcı insanlar…Öte yanda özgüveni olmayan ancak özgüvenli ve güçlü görünmeye çalışan, kapasitesini bilen, vasat, iddiasız ancak haddini de bilmeyen, hata yapmaktan sürekli korkan, bir şekilde ayakta olayım da nasıl olursa olsun diyen, ezik, gerekmediğinde diklenen, görünen tarafı görünmeyen tarafından daha az olan vefasız ve çığır fesadı insanlar…Okulda, işyerinde, maçta, kulübede, bürokraside, siyasette her yerde iki türden de bol miktarda da var..Üzücü olan ikinciler biraz daha fazla yer kaplıyor. Birincilerin hatasını sürekli pusuda bekleyenler…Sonra ilk fırsatta sosyal ağlarda yaptığı açıklamalar ile ortaya çıkma gayretinde olanlar…Bir de bunların arkasında sen çık bakayım da tutarsa, biz de çıkarız diyenler…Siyasette, sporda her yerdeler…

Birisi demişti, Fatih Terim’in o meşhur Alaçatı olayında, onun kadar etkili ve çok parası olan bir başkası olsa, bu tür bir meseleye kendi ismini karıştırmadan para ile birilerine hallettirirdi diye…İşte bu iki tür insandan ikinciler bu şekilde hallettirir. İlk tür ise her ne pahasına olursa olsun, ailesini, haysiyetini koruma peşinde olur.

Bazı takımlar, sürekli şampiyonluğa oynar, bazıları ise şampiyonluğa oynayan takımlara ket vurmakla övünür. Bazıları futbol oynar, bazıları futbolu oynatmamaya çalışır. Bazıları devlet desteği ile öne çıkar, bazıları gönüllere girdiği taraftar desteği ile…Bazıları, payeler verir. Bazıları birileri sayesinde aldığı payelerle Necip Fazıl’ın sahte kahramanları gibi övünür.

Eğer birinci tür olamıyorsan ki, kimse öyle olmak zorunda değil, ikinci türden olacağına, kendi halinde yaşayan düzgün bir insan olmak en doğrusu…Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi iki saniye sonrasına garantimizin olmadığı bir hayatta fırıldak olmaya gerek yok…

Erdem Bayazıt (1939-2008) ünlü Ölüm Risalesi şiirinden bir kesit ile son verelim:

Sonra bir mezarlıkta

Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkez susar
Konuşur ölüm

Ve sürer hayat.

Bazan bir tekerlek altında
Ansızın gelir ölüm
Apansız biter sınav
Bir elektrik kesilmesi gibi….

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları